Eski asker yeni siyasetçi Yankı Bağcıoğlu ilk kez Cumhuriyet’e konuştu: Doğruya doğru yanlışa yanlış
24 mins read

Eski asker yeni siyasetçi Yankı Bağcıoğlu ilk kez Cumhuriyet’e konuştu: Doğruya doğru yanlışa yanlış

Kumpas davalarında hedef alınan Bağcıoğlu, “siyasiler tarafından kumpaslara göz yumulması”nın bir bedeli olması gerektiğini söylerken, “son yıllarda FETÖ mücadelesi maalesef ikinci plana itildi” tespitinde bulunuyor. Siyaset teklifinin Genel Başkan Özgür Özel’den geldiğini anlatan Bağcıoğlu, iktidarın savunma politikaları hakkında “doğru yapılana doğru, yanlış yapılana yanlış diyeceğim” ifadesini kullanıyor.

Eski asker yeni siyasetçisiniz. Önce askerlikten başlayalım. Sizin gibi Atatürkçü subaylar son dönemde görev beklerken emekli ediliyor. TSK’da siyasi bir tasfiye mi var? Siz de bu yüzden mi emekli edildiniz?

Açıkçası kendimi henüz tam olarak bir siyasetçi gibi görmüyorum. Yeni bir göreve atanmış ve bunun heyecanı ile göreve katılmış gibiyim. Siyaset çok fazla girdileri olan, oldukça esnek ve hızlı değişen bir olgu, ben de alışmaya çalışıyorum. Mesleklerinde temayüz etmiş, liyakat sahibi Atatürk ve Cumhuriyetin temel değerlerine gönülden bağlı bazı amiral ve subayların görev sürelerini tamamlamadan emekli edildiklerine tüm kamuoyu gibi ben de şahit oldum ve aynı durumu bizzat tümamiralliğimin ikinci senesinde yaşadım. Bu süreçte hangi akıl işletildi, kimler tarafından karar vericiler ve onay makamları nasıl etkilendi ve yönlendirildi bilemiyorum. İleride mutlaka ortaya çıkacağını düşünüyorum. Gerçeklerin ilelebet gizli kalması gibi bir durum asla mevcut değildir. Ben yeni Milli Savunma Bakanımız Sayın Yaşar Güler’in bu çerçevede düzeltici tedbirler almaya çalışacağına gönülden inanıyorum.

Genel Başkanınız Özgür Özel’in Meclis’te en çok karşı karşıya geldiği isimlerden biriydi Hulusi Akar. Akar’ın TSK’daki dönüşümde rolünü nasıl değerlendirirsiniz?

KOMUTANLAR DİLE GETİRDİ SONUÇ DEĞİŞMEDİ

15 Temmuz sonrası TSK kadrolarının FETÖ’den kurtarılmasını beklerken, bunun yerine YAŞ’ın yapısından terfi düzenine kadar siyasetin etkin olduğu bir dönüşüm göze çarpıyor. Milli Ordu’nun yerine siyasi ordu tehlikesiyle mi karşı karşıyayız sizce?

Aslında liyakat ve teamüllerin dikkate alındığı bir sistemde; mevcut ya da bir önceki YAŞ yapısının esas alınması bir fark yaratmazdı. Esas sorun siyasilerden mesleki ikbal bekleyen, sistemin açıklarını kullanan, şahsi menfaatlerini vatan ve vazifeden üstün tutan kişilerdir. Askerler terfi etmesinin yolunun görevini en yapmaktan geçtiğini unutur, siyasilerin desteğinden geçtiğini düşünür ve buna göre hareket ederse, bu TSK’nın zayıflamasının önünü açar, tarihimiz bunun kötü örnekleri ile doludur. Son yıllarda TSK’da bu yola tevessül edenlerin sayısının arttığını üzülerek görüyorum. Umarım Sayın Güler bunun önünü keser ve TSK, liyakat ile teamüle dayalı ideal yapısına tekrar kavuşur.

Yakın sayılabilecek dönemde emekli oldunuz. Peki askerlerin bu dönüşümden rahatsızlığı var mı? Bunu Hükümet’e aktarabiliyorlar mı?

Aslında burada bir yanlış anlamayı da düzeltmek lazım, görevdeki askerler siyasi konulara öyle düşünüldüğü gibi dahil olmazlar. Yakın çalışma arkadaşlarım arasında böyle konuların konuşulduğuna hiç şahit olmadım. Bu konuların konuşulduğu yerler Milli Güvenlik Kurulu veya Yüksek Askerî Şûra gibi devletin resmi platformlarıdır. 15 Temmuz hain darbe girişiminden sonra, TSK FETÖ’cülerden arındırılırken görevde kalan vatansever askerler zorluklar ile baş başa kaldılar. FETÖ’nün işlediği suçlar nedeniyle fatura görevdeki askeri personele hatta TSK’ya kesildi, askeri liseler kapatıldı, sağlık ve askeri yargı sistemi yerle bir edildi, atama ve terfi sistemi MSB’nin sivil yöneticilerinin insafına bırakıldı, emir komuta yapısı değiştirildi. Ben de bunu yaşayan biri olarak ifade ediyorum ki, kuvvet komutanlarımız da bu sıkıntıları resmi yollar ile dile getirdiler ancak sonuç değişmedi.

KUMPASLARA GÖZ YUMMANIN BEDELİ OLMALI

Bir seçim süreci yaşadık. TCG Anadolu gemisi ile oy istendi. Eski asker yeni siyasetçi olarak bu tablo size ne hissettirdi?

TCG Anadolu ile Türk milleti gurur duymalı. Projenin son 4 yılında görev alan biri olarak ben de bu başarı ile iftihar ediyorum. Türk Deniz Kuvvetlerinin ve gemi inşa sanayisinin geldiği en üst noktanın yanı sıra Türk Silahlı Kuvvetleri’nin geniş vizyonunu temsil ediyor. TCG Anadolu benzeri gemilere sahip olma isteği Deniz Kuvvetleri Komutanlığı tarafından 1997 yılında yayınlanan ‘Açık Denizlere Doğru’ başlıklı strateji belgesinde yer aldı. Türk amfibi hücum gemisi için ilk girişim Haziran 2000’de Savunma Sanayi Müsteşarlığı tarafından yayınlanan Bilgi İstek Dokümanı ile gerçekleşti. Görüldüğü gibi bu tip projeler onlarca yıllık ortak emeğin ürünüdür. Vurgulamak istediğim; milli güvenliğimize katkının yanı sıra yurtdışına ihraç faaliyetleri ile ekonomimize katkı sağlayan gururumuz Milli Savunma Sanayimiz, geçmişten bugüne tüm Cumhuriyet Hükümetlerinin ortak eseridir. Savunma Sanayinde yer alan tüm milli şirket ve kurumların 1974 Kıbrıs Barış Harekâtı sonrası kurulduğu, (Örneğin. Havelsan 1982, Roketsan 1988, Aselsan 1975) unutulmamalıdır.

Savunma sanayi projeleri bir günde doğmamıştır. Projelerde aslan payının; büyük ekonomik sıkıntılar içerisinde olmasına kuruşuna kadar ödediği vergilerle kaynak sağlayan halkımıza, kanları ile harekât konseptleri ve ihtiyaçların belirlenmesine katkıda bulunan şehit ve gazilerimize, birçoğu projelerin oluşturulmasında yer alan ve sonrasında FETÖ kumpasları ile hapislerde çürütülen ve bir kısmı vefat eden TSK personeline ait olduğu unutulmamalıdır.

Burada MİLGEM projesini planlayıp, bugünkü gemi inşa kabiliyetine ulaşmamıza katkı sağlayan, hizmetinin bedelinin hapis cezası alarak ödeyen Oramiral Özden Örnek’i rahmet ve minnet ile anmadan geçemeyeceğim. Şimdi en büyük temennim, TCG Anadolu’nun Deniz Kuvvetlerine Komutanlığına entegrasyon sürecinin harekât ve harekât eğitim faaliyetleri ile tamamlanması, mümkün olan en kısa zamanda da – geliştirilme süreçleri de devam edenler ve ileride taarruz uçakları dahil –  üzerinde taşıyacağı hava araçlarının tümüne kavuşmasıdır. Türkiye Cumhuriyeti’nin denizlerdeki etkinlik ve caydırıcılığına katkı sağlamasıdır.

Siz de kumpas mağduru askerlerden birisiniz? FETÖ’nün kumpaslarında AKP Hükümeti’nin rolünü nasıl değerlendirirsiniz?

Evet ben de İstanbul Askeri Casusluk Davasında yargılandım, yerel mahkeme mahkûmiyet kararı verdi, Yargıtay onadı ancak Anayasa Mahkemesi hak ihlali kararı verdi ve yeniden yargılama sonucunda beraat ettim. Ağırlıklı olarak 2008 ile 2015 yılları arasında yaşanan ve esas olarak Türk Silahlı Kuvvetlerini hedef alan FETÖ kumpasları döneminde, devletin yetkili makamlarında bulunanların siyasi ve vicdani sorumluluğu olması gerekir. O dönemde kumpas olduğu açıkça ortaya çıkan süreçlere müdahale edilmemesi nedeni ile Türk Silahlı Kuvvetleri zafiyete uğramış ve milli güvenliğimiz tehditlere açık hale getirilmiştir. Askeri vesayetin kaldırılması gerekçesine sığınılarak ve bu bahane ile yetkiyi elinde tutan siyasiler tarafından kumpaslara göz yumulması, büyük bir milli güvenlik sorunu oluşturmuştur. Bunun da bir sorumluluğu ve bedeli olmalıdır.

FETÖ ŞÜPHELİLERİ GERİ DÖNDÜ

Sizce o kumpaslarla hesaplaşma tamamlandı mı? Bu konuda ne yapılabilir?

Siyasi iktidarın göz yumduğu FETÖ kumpasları esas olarak sosyal medyada itibar cellatlığı ve düzmece davalar olarak ortaya çıktı. Bu kumpaslar yüzünden; Özden Örnek, Cem Aziz Çakmak, Soner Polat, Murat Özenalp, Berk Erden, Ali Tatar gibi komutanlarımız ve silah arkadaşlarımız hayatlarını kaybetti. Planlayanların, icra edenlerin ve göz yumanların ellerinde masumların kanı var.  Kumpaslarda mağdur olmuş hangi arkadaşımla konuşursanız konuşun FETÖ’ye büyük bir öfke göreceksiniz ancak hiçbirisi devlete bu konuda kırgın değil, bugün hala görevde olan onlarca subay var, her ne kadar sayıları her geçen yıl azalsa da hala çok kritik görevlerde olan silah arkadaşlarımız var. Canla başla çalışıyorlar.

Biz kumpasların acılarını devlet hizmeti olarak gördük. Ancak bu kumpasları kuranların bulunup cezalandırılması da en büyük arzumuz, evet birkaç polis, hâkim, sivil imam hala yargılanıyor ya da ceza aldı ama kesinlikle yeterli değil, adli süreç çok yavaş ilerliyor. Kumpaslarda yer alanların birçoğu da yurtdışına kaçmış durumda. Biz, devletimizden hem 15 Temmuz’da şehit olmuş 252 vatandaşımız, hem de 2000’e yakın gazimiz adına, ABD’de yaşayan bu terör örgütünün liderinin ülkeye getirilerek yargılanmasını istiyoruz. Bir daha da devleti ele geçirmek isteyen cemaat ve benzeri yapılara göz yumulmamasını diliyoruz.

Mesela 28 Şubat kumpasında halen 80 yaşın üstündeki generaller tutuklu. Ailelerinin CHP’ye sitemleri olduğunu biliyorum. Bu konuda bir adım atmayı düşünüyor musunuz?

Bu konuda genel başkanımız da çok duyarlı, hukuksuzluğu her fırsatta gündeme getiriyoruz. Bu komutanlarımızın hapiste olması adaletten ziyade kesinlikle bir intikam. Bu davada, birçok adil yargılanma hakkı ihlali yaşanmış ve verilen mahkûmiyet kararı da davanın siyasi niteliği ile orantılı şekilde ağır olmuştur. 80 yaşının üzerindeki sağlık durumları sıkıntılı bu insanların her ne şekilde olursa olsun hapisten çıkmaları lazım, Cumhuriyetin 100. yılında Cumhurbaşkanımızın bir inisiyatif almasını bekliyoruz. Bu konuyu ve mağduriyeti gündemde tutmaya devam edeceğiz.

TSK’da FETÖ ile mücadele ne durumda? FETÖ tehlikesi bitti mi?

Uzun süredir özellikle TSK’da FETÖ operasyonu ya da ihracı duymaz olduk, tam aksine mahkemelerden alınan beraatlar ile göreve dönen askerleri daha çok işitir olduk. Elbette masum olan kişiler süratle görevlerine dönsünler. Ancak FETÖ Borsası dedikoduları bu kadar ayyuka çıkmış iken bu yargılamalarda alınan beraat kararları da bizleri endişeye sevk ediyor. Ben görevde iken MİT ve Emniyetin çok sayıda tespiti olduğunu bizzat biliyorduk, ancak son yıllarda FETÖ mücadelesi maalesef ikinci plana itildi. Özellikle OHAL sonrası çıkarılan 7145 sayılı kanunun bazı maddelerinin Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilmesi ile doğan boşluk hükümet tarafından henüz doldurulmadı. Bu kanun iptali ile kurumu tarafından üzerinde ağır FETÖ şüphesi olan askerler görevlerine geri döndüler. TSK’nın hiçbir birliğinde, karargahında, gemisinde FETÖ şüphesi taşıyan bir asker görev yapmamalıdır. TSK’da bilerek ya da bilmeyerek ya da operasyonları erteleyerek bir FETÖ’cü dahi bırakmak ikinci 15 Temmuzların yolunu açmaktır.

TEKLİF ÖZEL’DEN GELDİ

Siyasete girme kararını nasıl verdiniz? Teklif kimden geldi?

Aslında kendimi siyasete girmiş gibi görmüyorum devlet hizmetinin bizlere verdiği büyük bir birikim var, bu birikimin paylaşılması olarak görüyorum. Siyasette askerlerin az olması ciddi bir sorun aslında, her siyasi partide emekli askerlerin sayılarının artması lazım, devlet terbiyesinde yetişmiş, kafasında vatan millet sevgisinden başka bir şey olmayan, bir cemaatin ya da grubun tahakkümünde olmayan her askere siyasette ihtiyaç var. Sayın Genel Başkanımız Özgür Özel kumpas davalar sürecinde mağdurların seslerini duyurmaya çalışan ve sürekli yanımızda olan çok güvendiğim bir siyasetçi idi. Siyasete girmeme yönelik teklif Sayın Özel’den geldi, kendisi CHP’de milli güvenlik ve savunma sanayi alanında büyük bir eksiklik olduğunu ve bilgi birikimimden faydalanmak istediğini söyledi.

Bu konuda, aile ya da silah arkadaşı gibi, kimseye danıştınız mı?

Elbette böylesine önemli bir kararı alırken aileme, büyüklerime ve fikirlerine değer verdiğim silah arkadaşlarıma danıştım istişare ettim, hepsinden de çok büyük bir destek gördüm. Allah utandırmasın, sonucunu hep beraber göreceğiz ama başarılı olacağımıza yüzde yüz eminim.

MEYDANLARDA NET CEVAP VERMELİYDİK

Son seçimde Cumhurbaşkanı partinizin adını sürekli terörle andı. Hatta bu yüzden kazandığı kabulü var. Bir asker olarak nasıl karşıladınız bu tabloyu? Sizin seçiminizi zorlaştırdı mı?

Öncelikle şunu çok net ifade edeyim. Cumhuriyeti kuran partiyi terör ile birlikte anmak, seçimi kazanmak için her yolu mubah olarak gören bir anlayışın somut örneğidir. Atatürk’ün partisini terörle ilişkilendirenlere seçim meydanlarında daha net ve etkili cevaplar verilebilirdi diye düşünüyorum. Bu konuda da özeleştiri yapmak gerekir. Ne benim gibi devlete 32 yıl hizmet etmiş, amiral rütbesine gelmiş FETÖ hedefindeki bir askeri ne de güvenerek beraber çalıştığım yol arkadaşlarımı terörle birlikte anmak kimsenin haddine değildir.

Önceki yerel seçimde HDP aday göstermemiş, bu sayede büyükşehirler kazanılmıştı. Cumhurbaşkanlığında da bu destek sürmüştü. CHP’nin yerel seçimde Hedep ile ittifakı gündeme gelse bunu nasıl karşılarsınız?

Bu konu henüz partimizin yetkili kurullarında gündeme gelmedi. Yetkili kurullarda fikrimi beyan etmeden burada açıklamayı etik bulmuyorum.

DOĞRUYA DOĞRU YANLIŞA YANLIŞ DİYECEĞİM

Kurultayda sonuç farklı olsa yine bu göreve aday olur muydunuz? CHP’deki değişim, kararınızı nasıl etkiledi?

Açıkçası bugüne kadar ne şahsıma ne de görüştüğüm meslektaşlarıma bu tür teklifler geldiğini duymadım, kurultayda sonuç farklı olsaydı böyle bir teklif geleceğini zannetmiyorum, Özgür Bey’in dinamizmi, bilgi birikimi ve vizyonu benim bu kararı almamda etkili oldu. Değişimin hem CHP’ye hem de milletimize faydalı olacağına inanıyorum.

Özgür Özel adınızdan önce CHP’de bu görevi ve eski bir askeri getireceğini açıkladı. Yankı Bağcıoğlu’ndan bağımsız olarak bunu CHP’nin stratejik bir yönelimi olarak düşünebilir miyiz? Bugüne kadar olmaması bir eksiklik miydi?

Milli Savunma Bakanlığı’nı CHP adına izleyecek gölge kabinedesiniz. Şimdi ne yapacaksınız?  Söyleminiz, planlamanız, önerileriniz ne olacak?

MSB özelinde çok kısa ve öz bir cevap vereceğim, doğru yapılana doğru, yanlış yapılana yanlış diyeceğim. Sayın Yaşar Güler benim de geçmişte beraber çalıştığım değer verdiğim bir komutanım. O da benim gibi işin siyasetine yeni yeni alışıyor. Kendisinin geçmişte yapılan yanlışları düzelteceğine inancım tam. Eminim önümüzdeki günlerde etkisini hissedeceğiz. CHP özelinde ise partimizin siyasi kültürü içinde Atatürkçü değerlere bağlı kalarak uzmanlık alanımızda fikirlerimizi ilgili kurullarda dile getireceğiz. Genel Başkanımıza destek olacağız.

BAKAN’LA SEVE SEVE GÖRÜŞÜRÜM

Değişmiş bir CHP bize nasıl bir TSK vaad ediyor?

 “Zaferleri ve geçmişi insanlık tarihi ile başlayan, her zaman zaferle beraber uygarlık nurlarını taşıyan kahraman Türk ordusu” ifadeleri ile başlayan Atatürk’ün Türk Ordusuna mesajında da belirtildiği gibi Türk Silahlı Kuvvetleri milletinin gururu ve gözbebeği, sürekli siyaset üstü ve siyaset dışı tutulması gereken bir kurumdur. Özetle, TSK’ni siyaset üstü ve siyaset dışı tutacağız, ayrıca CHP Tutum Belgesinde de açıklandığı gibi; “15 Temmuz Darbe Girişimi sonrası Türk Silahlı Kuvvetleri’nin etkinliğini azaltan komuta yapısı değişiklikleri, Deniz Kuvvetleri ile Sahil Güvenlik Komutanlığı’nın; Kara Kuvvetleri ile Jandarma Genel Komutanlığı’nın bağının kopartılması, askeri okulların kapatılması, askeri sağlık sistemi ile askeri yargı sisteminin kaldırılması gibi konularda ilgili tüm tarafların görüşü alınarak düzeltici adımlarla TSK’nın daha güçlü şekilde yapılanmasını sağlayacağız.”

Ana muhalefetin Genel Başkan Yardımcısısınız. Mevcut Savunma Bakanı ile görüşmeyi planlıyor musunuz? Böyle bir teklif gelse ne dersiniz?

Genel Başkanımız da yapıcı bir muhalefet yapacağımızı ve Gölge Kabine’nin de bu yüzden kurulduğunu ifade etti. Bu kapsamda her türlü görüşmeyi seve seve yapabiliriz. Kaldı ki Sayın Güler beraber çalıştığım bir komutanım.

SELÇUK BAYRAKTAR SİYASET ÜSTÜ DAVRANMALI

AKP, CHP’yi sürekli savunma sanayine köstek olmakla suçladı. Bu suçlamaya karşı stratejiniz ne olacak?

Savunma Sanayi siyaset üstü bir mesele, ülkemizin bekası içinde oldukça önemli, Kıbrıs Barış Harekâtı’nda uygulanan ambargodan çıkarılan dersler sonucunda bugünkü savunma sanayimizin temelleri atıldı.  Geçmişte bu uğurda emekleri olan siyasileri ve askerleri yok sayamayız. Savunma sanayinin yerlileşmesi en büyük ülkümüzdür. Bu uğurda hizmet eden her kim ise desteğimiz onunla olacaktır. Savunma Sanayinde atılım yapmak isteyen küçük şirketlere ve yatırımcılara da şu anki milli gururumuz bir BAYKAR olma fırsatı verilmelidir.

CHP’den zaman zaman başta Cumhurbaşkanı’nın damadını işaret ederek savunma sanayiinde yandaşlık eleştirisi geldi. Bu konuda eleştiriler sürecek mi?

Savunma Sanayinin yandaşı değil milli olanı olur, ülkesine milletine faydalı olanı olur. Her kim Mehmetçiğin tırnağına taş değmemesi için çalışıyor ve bu uğurda hizmet ediyorsa ona desteğimiz tam olacaktır. Başta rahmetli Özdemir Bayraktar olmak üzere Bayraktar ailesi bu ülke için çok faydalı şeyler yapmış bir ailedir ve gelecekte de yapacaklarına inanıyorum.

Askerlerin çoğunun Bayraktar Ailesi ile tanışıklığı var. Sizin hiç diyaloğunuz oldu mu? Zaman zaman Selçuk Bayraktar’a siyaset yakıştırılıyor. Bu konuda ne düşünüyorsunuz?

Gerek basından takip ettiğim kadarı ile gerekse Deniz Kuvvetleri Komutanlığı karargahında Kuvvet Komutanı ve Kurmay Başkanına yaptığı makam ziyaretlerinde elde ettiğim izlenimler çerçevesinde; rahmetli Özdemir Bayraktar’ın vatansever, ileri görüşlü ve vizyona sahip bir kişi olduğunu değerlendirdim. Ayrıca; rahmetli Özdemir Bayraktar’ın FETÖ kumpas davalarında mağdur olmuş askerlere olan desteğini ben de duydum ve müşahede ettim. Bu nedenle kendisini ayrı bir yere koyuyor rahmetle anıyorum. Sayın Selçuk Bayraktar’ın siyasete yakıştırılması ya da girmesi onun şahsi tercihidir. Ama Cumhurbaşkanımızın damadı Sayın Selçuk Bayraktar’ın da siyasette tartışma yaratarak değil siyaset üstü davranarak hizmetleri ile anılmasını tercih ederim.

Siyasette son yıllarda çok konuşulan bir mesele de Mavi Vatan. CHP, Mavi Vatan konusunda ne söyleyecek?

Türkiye’nin denizlerdeki hak ve menfaatlerinin korunması maksadıyla alınabilecek tedbirler ve uygulanacak hareket tarzları Mavi Vatan konsepti ile vücut bulmuştur. Amirallerimiz tarafından oluşturulan, geliştirilen ve mevcut durumuna ulaşan, bir dönem herkes tarafından sahiplenilen ve siyasi propaganda aracı olarak kullanılan Mavi Vatan konsepti mevcut durumda görünürlüğünü kaybetmiştir. Doğu Akdeniz’de bir süredir daha kesin olursak Aralık 2020’den beri, deklare ettiğimiz deniz yetki alanlarında araştırma veya sondaj faaliyeti yapılmamaktadır. Uzun yıllardır büyük çabalarla elde ettiğimiz kazanımlarımızın teyidi ve tesisi maksadıyla; Doğu Akdeniz’de araştırma ve sondaj gemilerimizin deklare ettiğimiz deniz yetki alanlarımızda tekrar faaliyetlerine başlaması sağlanmalıdır.  Ege Denizi’nde hak ve menfaatlerimize yönelik verilecek en küçük tavizin bedelinin çok ağır olacağı unutulmamalıdır. Gayri Askeri Statüdeki Adalar başta Ege Denizi’ndeki sorun alanları sürekli gündemde tutulmalı, gösterilen duyarlılık sadece seçim sürecinde ve iç politika odaklı olmamalıdır.

YANKI BAĞCIOĞLU KİMDİR

1967 yılında İstanbul’da doğdu. 1985 yılında Deniz Lisesi’nden, 1989 yılında Deniz Harp Okulu Makine Mühendisliği Bölümünden mezun oldu. Deniz Kuvvetleri Harekât Başkanlığı (Eş zamanlı vekaleten İstihbarat Başkanlığı) görevini icra eden Bağcıoğlu, 32 yıllık askerlik yaşamını 30 Ağustos 2021 tarihi itibariyle Tümamiral rütbesiyle tamamladı. Kumpas davalarında hedef alınan Bağcıoğlu, CHP’de Milli Savunma Bakanlığından Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı görevi ile siyasete girdi.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir